27 Temmuz 2014 Pazar

26 Temmuz 2014 Cumartesi

Yaşasın Tatil :) :)

0 yorum
2 yıldır tatil özlemiyle yanıp tutuşuyorum. Hastalıktı hamilelikti derken gidemedik tabi ki! Alışık olan insan tatili istiyor. Sen istemesen bile vücudun istiyor. O sakinliği, denizi, kumu, yeni yerler görme heyecanını,... istiyorsun işte. 
                                                                           Alaçatı

Hele birde bu sene aramızda minik kurbağam olunca, tatil istekten çok öteye geçti.Çünkü bu yaz Yağız'ın ilk yazı, ilk kez denizi görecek ve girecek, ilk kez ailecek tatile gideceğiz, ilklerin çoğunu yaşayacağına eminim :) Instagram hesabımda bol bol fotoğraf paylaşıyorum. Tatilde sanırım bu ikiye hatta üçe katlanacak canlar:) 

                                                                         Didim

İnsanın canından bir parça olunca her şey farklı oluyormuş.Onu herkese duyurmak ya da göstermek değil amaç. Her şeyini, her anını kayıt altına almak istiyorsun. Biz teknoloji çağı çocuğuyuz. Doğal olarak sosyal medyadan yararlanarak kayıt yapıyoruz. Instagram hesabımdan da paylaşacağım ama bu sene rota yine EGE. Üç yeri görmedik ve merak ediyoruz. Dolayısıyla 3 durağımız var: Alaçatı, Didim ve Datça...

                                                                          Datça








































.  

20 Temmuz 2014 Pazar

Yiyecekleri karıştırarak vermeyin!

0 yorum

Hanımlar ek gıdaya geçerken bebeklerinize verdiğiniz besinleri karıştırmayın sakın. Siz öyle karmaşık, görüntüsü çirkin bir şeyi yer misiniz?

Ben Yağız'a asla öyle vermedim. Ayrı ayrı, her şeyin tadını öğrensin, damak zevki olsun istedim. Zaten doktorumuz da böyle önermişti. O zamanlar,yani 5-6 ay öncesi bu konuyla ilgili çok araştırma yaptım. Öğrendiklerimi paylaşayım dedim ;) 
Besin-tat ilişkisini doğru kurabilmeleri için bebeklere yiyeceklerin karıştırılarak değil, ayrı ayrı yedirilmesi ve ek besinlerden günde sadece birinin verilmesi gerekir.


"Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Ünitesi Başdiyetisyeni Kibar Gültekin Kurt, bebeklerde ek besine yedinci aydan itibaren başlanması, ilk besinler arasında ise yoğurt, meyve suyu gibi gıdaların olması gerektiğini belirtti.
Ek besinlerden günde sadece birinin verilmesini öneren Kurt, “Bu besinler bir tatlı kaşığı kadar ve başka bir gıdayla karıştırılmadan, bebek açken verilmeli” dedi. Kurt, bebeklerin beslenmesinde ilk yapılması gerekenin, tadını tanıması ve sevmesi açısından besinlerin tek tek verilmesi olduğunu vurguladı."


Ebeveynlerin en çok yaptığı yanlışlardan biridir bu konu. En çok yapılan beslenme yanlışlarından biri de, kahvaltıdaki besinlerin karıştırılarak verilmesidir. 
Burada asıl hedef bebeği beslemektir ancak bebeğiniz yetişkinler gibi her besini ayrı ayrı yiyebiliyorsa, böyle yedirmeye devam edilmelidir çünkü en doğru beslenme şekli budur. Ama çocuk besinleri tek başına almıyorsa, tadı birbirine uyumlu olan yiyecekler karıştırılarak da verilebilir.
Ek besinler asla temel besin olan anne sütünün yerini tutamaz ve bunlar verilmeye başlandıktan sonra alerjik bir durumun gelişip gelişmediği de sürekli kontrol edilmesi gereken bir konudur.


17 Temmuz 2014 Perşembe

1 yaş Altındaki Bebeklerin Yememesi Gereken Besinler

0 yorum
Yağız'ın doktorunun bizi uyardığı, “1 yaşına kadar kesinlikle yememeli” dediği bazı besinleri paylaşmak istiyorum sizlerle. Sizlerinde gittiğiniz doktorlar mutlaka uyarmıştır. Paylaşırsanız sevinirim. Çünkü her doktor maalesef farklılık göstermekte.

  •  Balın içinde üreyebilen bir cins mikrobun, 1 yaş altındaki çocuklarda bağırsak hareketlerini ve solunum kaslarını sinsice felç etme olasılığına karşı 1. Yaşı dolana kadar bal yememesini önerdi. 
• Çay, hiçbir besleyici özelliği olmadığından ve demir emilimini engellediğinden, çay içmesine gerek yok. Çok canı çekerse bir yudum içirebilirsin dedi. (Yağız yemek yemeyi çok seviyor. O yüzden canı çekerse dedi.)
• Yumurta beyazı en alerjik yiyecektir. Bu nedenle 1 yaşın altında kesinlikle kullanılmamalıdır. Ama her çocuğa göre farklılık gösterebilir. Tıp fakültelerinde alerji testi yaptırın.
• Yemek sularının hiçbir besleyici değeri olmadığı için yemeğin kendisi verilmelidir. (sebze veya et)Sonra gerekirse suyu verilebilir. 
• Meşrubatlar ve hazır meyve suları katkı maddeleri içerdiklerinden ve besleyici olmadıklarından bebeklere verilmemelidir. Kesinlikle önermedi. Ben evde kendim yapıyorum. Manav aldığım meyvelerle değil üstelik. Babamın meyve bahçesinden toplanmış doğal meyvelerle. Bu sene yağmur-sıcak dengesi de çok garipti. Meyveler olmadı. Ne yapacağız bakalım?


  • Emilim kolaylığı ve damar sertliğini önlemesi açısından sıvı yağların kullanılması önerilir. (Ayçiçeği yağı, zeytinyağı, mısırözü yağı) Ama 8. Aydan sonra tuzsuz tereyağı önerdi. Zekayı arttırır dedi.
• Et suyu ve kemik suyunun hiçbir besleyici değeri yoktur. Etin kendisi kullanılmalıdır.
·         2 yaşına kadar vücuda giren tuz böbreklerde kaldığı için tuz kullanılmamalıdır. Ben asla vermiyorum. Zaten yararlı bir şey değil.
Sizlere neler önerdi doktorunuz?
Paylaşır mısınız benimle?

13 Temmuz 2014 Pazar

Bebeklerde Zeka Geliştirici Aktiviteler

3 yorum
Oğlum doğduğundan beri sürekli bebek bakımı, aktiviteler ve bebek gelişimi ile ilgili kitap okuyorum. Tabiki artık 341 günlük annelik tecrübesi var. Ayrıca bilinçli anne arkadaşlarımdan gözlemlerim ve tavsiyelerle bilgi birikimim oldu. Sizinle paylaşmak istiyorum bunları. Belki birinin işine yarar. O zaman ne mutlu bana :)

0 – 6 Ay arası bebeklerde beyin geliştirici aktivite yapmak istiyorsanız kulak verin. Bebeğinizi kucaklayın ve sevgi dolu sözler söyleyin. Onunla sık sık konuşun. Konuşurken gözlerine bakın. Yavrunuzu ismi ile çağırın. Bebeğinize obje resimleri gösterin, Bu yaşlarda bebekler dünyayı keşfederken daha çok görme duyusunu kullanır. Bebeğinizin görüş alanı içinde ilginç obje veya oyuncakları h
areket ettirin. Hareket onun ilgisini çekecektir. Ben küçük el kitapları alıp kucağına verdim. Saatlerce inceledi. El ve ayak parmakları ile oynayın, özellikle sayı sayarken. Onun yüzünüzü elleri ile araştırmasına izin verin. İlk başlarda acı verecek şekilde tokat atıyorlar. Sabredin, tekrar yaparsa gözlerinin içine bakarak ve tavrınızdan ödün vermeyerek "Bu hareketi yapmanı istemiyorum. Canımı çok acıtıyorsun. HAYIR" deyin. Yani açıklamadan sonra HAYIR deyin.Tekerleme ve ninniler söyleyin. Bebekler tekrardan hoşlanırlar. Farklı şeyler görebilmesi için bebeğinizi yürüyüşe çıkarın ve gördüğünüz şeyleri ona anlatın. Mesela hayvanlar. Biz dışarı çıktığımızda genellikle hayvanları anlattığım için Yağız şuan tam bir hayvansever.  Bebeğinizi aynanın önüne götürüp yüzünde değişik bölgeleri gösterin. Abartılı mimikler yapın, eğlenceli sesler çıkarın. Bebeğinizin oyuncakları ve diğer objeleri eline almasına ve yere atmasına izin verin. Bu, onun farklı sesleri, düşme kavramını ve ellerini kontrol etmesini öğrenmesini sağlar. Tahta kaşıklar veya başka basit aletlerle ritmik sesler çıkarın. Bebeğinizi de yapması için cesaretlendirin. Bir kutunun içine sallayınca ses çıkaracak malzemeler koyun. Bunların içinde ne olduğunu sorun ve objenin adını söylerken bebeğinizin dokunmasına izin verin.

6- 12 Ay arasında ise ki biz bu dönemin sonundayız artık, bebeğinizi sık sık kucaklamaktan ve ona sevgi dolu sözler söylemekten vazgeçmeyin. Evde yaptığınız işlerle ilgili onunla konuşun. Ne yaptığınızı ve neden yaptığınızı anlatın. Ninni ve tekerlemeler söyleyin, müzik dinletin. Müzik matematik, dil ve diğer beceriler ile ilgili alanları uyarır. Küpleri üst üste dizip devirin. “Alt” ve “üst” kavramlarını anlaması için ona ne yaptığınızı anlatın. Bebeğinizi aynanın önünde tutun ve yüzünün bölümlerini ona gösterin. Neden sonuç ilişkisini anlatın. Örneğin elektrik düğmesine basılınca ışık açılır veya musluğu açınca su akar gibi. Tabi bunları abartmadan yapın. Biz biraz abartıyoruz. Özellikle musluk olayını. Suyu seviyor oğlum :) 9-12 aylık olduğunda gözetim altındayken bunları denetin. Bebeğinizin başka çocuklarla bir araya gelmesini sağlayın. Bir kabın içinde top yuvarlayın. Hışırtılı sesler çıkaran objeleri buruşturun, bu tip sesler bebeğinizin hoşuna gidecektir. Kutu, tencere, plastik kap gibi malzemelerle oynayın. Küçük objeleri büyüklerin içine yerleştirin, kapaklarını kapatın. Dergi ve gazetelerden insan ve obje resimleri gösterin. Böylece resimlerin gerçek objeleri temsil ettiğini ve hepsinin birer adı olduğunu öğrenir. Beraber topu ileri geri yuvarlayın. Bir objeyi havlu altına saklayarak bulmasını sağlayın. Böylece “altında” kavramını öğretmiş olursunuz. Bebeğinize değişik ve yeni yerler gezdirin ve gördüklerinizi anlatın. Adını söyleyerek bir objeyi bebeğinize verin ve geri vermesini isteyin. En sevdiği oyuncakları saklayıp nerede olduğunu bulmasını isteyin. Bebeğinize kâğıt ve kalem verip, neler yapabileceğini gösterin. Ellerinizi çırpın ve onun taklit etmesini isteyin. El becerileri ile ilgili örnekler gösterin. "Bay bay, seni seni, merhaba, büyük büyük,..." Sizi taklit edecektir. Zira Yağız resmen kopyala yapıştır durumunda :)


Nacizane tavsiyelerim olacak sizlere, yanlış anlamazsanız,

-Öncelikle oğlunuzu/kızınızı insan olarak yetiştirin, kız yada erkek olarak değil.
-Hayvanlardan kaçırmayın çocuklarınızı. Hayvanlar karşıdan zarar hissetmediği sürece zarar vermezler. Ayrıca rahmetli dedem derdi ki "Hayvan seven insan sever yavrum. Merhametli olur" Çocuklarınıza merhameti öğretin, kullanılmayı değil.
Babadan anneden korkmasın, saygı duysun ve çekinsin."Bu davranış annemi ve babamı üzer" diye düşünsün.
Ülkenin hali malum. Ne olacağız ne duruma geleceğiz meçhul. El bebek gül bebek, narin yetiştirmeyin çocuklarınızı.Onu yemiyor,bunu giymiyor demeyin.Yedirin, giydirin. Şimdilik bu kadar arkadaşlar. Aklıma geldikçe yeni post oluştururum artık ;)




12 Temmuz 2014 Cumartesi

Suriyeliler kadar değerimiz yok GÜZEL ÜLKEMDE!!!

2 yorum
Ramazan dolayısıyla iftar sonrası dışarı çıkabiliyoruz oğlumla. Biraz geziniyoruz ve eşimin yanına uğruyoruz. Mağaza ve kahve dükkanı kapanana kadar saat 1.30 oluyor. Gecelerden yine bir gece eşim, oğlum, Reyhan Teyzem ve kuzenim Fulya ile gece 1.30 civarı eve giderken Bolu Kent Meydanı'nda bir gurup Suriyeli Mülteci bağıra bağıra futbol maçı yapıyorlardı. Tam karşılarında Özsüt'te bizim gençlerimiz mesai bitirmek ve PARA KAZANMAK için çalışıyorlardı. Bu görüntü benim çok ağrıma gitti. 
(Fotoğrafları uzaktan çekmek zorunda kaldım. Kimseyi rahatsız etmek istemedim. Zaten kimsenin yüzü gözükmüyor.)
Okuduğum bir haber şöyle diyordu:
"Dünya genelinde sayıları 4 milyona yaklaşan Suriyeli mültecilerin yaklaşık üçte biri Türkiye’ye sığınmış durumda. Ancak yüz binlerce Suriyeli, metropollerde dilenciliğe, evsizliğe, ağır çalışma koşullarına mahkum oluyor.
Türkiye 3,5 milyar dolar harcadı
Birleşmiş Milletler Enformasyon Merkezi verilerine göre, 2 Temmuz 2014 itibariyle yakın coğrafyadaki Suriyeli mültecilerin yüzde 28’i Türkiye’de ikame ediyor. Türkiye 10 ilde yaklaşık 220 bin Suriyeliye ev sahipliği yapan 22 kamp kurmuş durumda. Son 2,5 yılda hem kamplarda hem de kamp dışında yaşayan Suriyeliler için sağlanan sağlık hizmetlerine ücretsiz erişimin yanı sıra Türkiye gıda, barınma, eğitim ve kamplarda mesleki eğitimler de sağlıyor. BM verilerine göre, Türkiye'nin Suriyeli mülteciler için bugüne kadar harcadığı para miktarı 3,5 milyar dolara ulaşmış durumda. Ancak bu önlemlerin hiçbiri akın akın ülkelerini terk etmeye devam eden Suriye vatandaşlarının insani ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor."
Şimdi Suriyeli mülteciler için sağlanan sağlık  hizmetlerini fakir ve ihtiyacı olan halkına niye yapmıyorsun, pardon yapar gözüküyorsun?3,5 milyar dolar harcanmış, sebep ne ki? Onlarda seneler sonra yaşadığı topraklara hainlik etsin diye mi?
Kimse kusura bakmasın ben kimseyi küçümsemiyorum  ve de aşağılamıyorum. Ama savaş ülkesinden gelen bir toplum o kadar rahat ve lüks yaşıyorlar ki. Üstelik sürekli bir rahatsızlık verme durumları var. Aynı şeyi biz yapsaydık, gecenin bir vakti bağırarak futbol oynasak yada konuşsak, polis anında gelirdi. Geceyi nezarette geçirirdik. Savaş ülkesinden gelen bir milletin daha mazlum, daha saygılı, daha sessiz olması gerekmez mi? Bence öyle olması gerekiyor. Ben nereye gitsem görüyorum. Çılgınlar gibi alışveriş yapıyorlar.Güzelim Atatürk Orman Parkı ve Karaçayır Parkı'nı pislik içinde bırakıyorlar. KİMSE BİR ŞEY DEMİYOR.Güzel maaş aldıkları söyleniyor. Benim suçum ne o zaman? Üniversite mezunuyum ve şuan çalışmıyorum, evde oğlumu büyütüyorum. Kendi ülkemde aynı muameleyi görmem için illaki savaş mı çıkması lazım!!
Akşam dost meclisinde çok sevdiğim ablam Serap Ablam bir laf söyledi çok hoşuma gitti.

"Unutma kızım, batan gemiyi önce fareler  terk eder"

3 Temmuz 2014 Perşembe

Pratik İftar Tatlısı

0 yorum
İftara çok az kalmışken annem aradı."Ben bir tatlı yapıyorum sende yap" dedi. Bende tatlıyı seven bir insan değilim. Malum doğum kilolarımın 15i hala üzerimde :) Ama evde tatlıyı çok seven bir eşim ve artık oğlum var. Yapayım dedim. 

-1.5 bardak pekmez
-1 bardak su
-2.5 yemek kaşığı nişasta
Ertesi gün bu tatlının içine finger bisküvilerden kattım daha da güzel oldu. Tavsiye ederim canlar :))
 

Gülev'in Gözünden Copyright © 2012 Design by Ipietoon Blogger Template